Ana içeriğe atla

bu gidiş nereye?

Bilmem! Dönüşü olmayan tek yönlü bilet. Kalkış zamanı doğum, varış zamanı belirsiz. Gideceği yeri bilinmeyen bir yolculuk, bilebilir miyiz? Bilemeyiz! Tahmin? Belki. Bu yolculuk öyle hızlı da geçmiyor bazen seneler saniye gibi bazen saniyeler sene gibi geçiyor. Şaşırtıcı. Yol süresince geçmişi de hatırlıyorsun. Geçtiğin yoldan yanına hatıralar da alıyorsun, arkadaşların, müziklerin, okuduğun kitaplar, ailen, belki bir canlı… Yolda bazen lastiğin patlıyor, kilometrelerce yolu patlak lastikle gitmek zorunda kalıyorsun. Yeri geliyor tamir ediyorsun yeri geliyor edemiyorsun, öylece patlak kalıyor. O patlak lastik yolculuk süren boyunca içini acıtıyor bazen tamir edebilecek olsan dahi etmek istemiyorsun. Tamir etsen dahi yanından ayırmıyorsun, ayıramıyorsun… Yaşanmışlık sonuçta sen de haklısın. Bu yol öyle normal yollar gibi dönemeçli, ışıklı ve benzeri değil. Bu yol süreç içerisinde seninle dalga da geçecek aklınla çeşitli oyunlar da oynayacak yeri gelecek en yakının olacak. Bu yolda yalnız da kalabilirsin. Kocaman bir gidişte tek başına. Önemi yok. Sen varsın. Sen. Ana karakter hala o yolculukta gerisi önemli mi? Sanmam. Ha bu arada yoldan yanına hatıralar alacaksın dedim ama onların hepsini iyi sanma! Bu yolu diğer yollardan ayıranlar onlar oluyor zaten. Ha ve ha. Ha? Yorulacaksın. Haklısın da, daha çok yorulacaksın. Diğer yolcuların seni anlamamasından yorulacaksın. Anlasalar dahi yanlış anlamasından yorulacaksın. Keşke hiç anlamasalardı diceksin. Yeri gelecek birisiyle beraber yol almak isteyeceksin. Kabul edecek ya da etmeyecek. Önemli değil. Ana karakter sensin. Yorulmaya devam. Soruyu unutmadın di mi? Bu gidiş nereye? Bilmem! Nereden bileceksiniz? 
Siz bizim niye yola düştüğümüzü, yolda ne gibi zorluklarla karşılaştığımızı, nerede yorulduğumuzu, yol kenarı han bile olabiliriz. Sen bu yolda yürümek istemesen bile yol senin ayaklarının altında devam ediyor. Ardında elbet birtakım şeyler bırakman gerekiyor. Bazen kimse seni anlamayacak yolu devam etmek istemeyeceksin. Komiksin sen istemesen bile o yol gidiyor. Bırakma. Su akar yatağını bulur. Yol kenarı han olsan dahi o yol akıyor yatağını buluyor.
Bazen hataların biteceğini sanıyorsun. Komiksin… Hatalar hiç bitmiyor. İnsansın hata yapmak senin tutkun. Yeter ki söyle! Söyle ki duyabilesin, duy ki öğrenebilesin, öğren ki söyleyebilesin. 
Zihnin ilk doğduğunda berrak bir göl gibi bomboş olacak, korkma bu iyi halin. Yolculuğun süresince o göl kirlenecek önemli olan o gölü berrak tutabilmekte.  Kandırıyorum ne yaparsan yap beceremeyeceksin, evet! 
Söyle şimdi, ben nerdeyim? Peki ya sen? İçimde ölen nerede? Senelerce besleyip büyütüp gözüm gibi baktığımdan vazgeçtiğim nerede? Her şeyi kendisine isteyenler nerede? Mutlu olmak isteyenler nerede? Yanımdasın susuyorsun! Susma konuş. Dokunsan kopacağım. Dokunsan uçacağım. Dokunsan… Dokunmuyorsun, dokunuyormuş gibi yapıyorsun. Yeter artık dokunmanı beklemiyorum dediğim zaman. Dokunuyorsun. Komik misin? İçimde soluyorsun iki can var içimde! İki can vardı en azından. 
İkiyi bir yapmayı denedin mi hiç? Hayır, hayır birleştirme değil. Eksiltme… Anlatayım, zor hem de çok zor. O kadar zor ve acılı ki bir süre sonra acı eşiğin çok yükseldiği için artık acı duymuyorsun, üzülmüyorsun, ağlamıyorsun. İnsanlar o zaman mutlu sanıyor seni. Hayır değilim diyemiyorsun. Öyle misin? Hayır değilim…
Bu gidiş nereye bilmiyorum, bu yazının da nereye gittiğini bilmiyorum. Belki de…
Ölüme!
baran cem

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

en güzel hikayem

      İşin sonunda her şeyin değersiz gelmesi çok garip değil mi? Ama olsun sonuçta bunu biliyorduk. Baharın gelmesi ama yazın gelmemesi gibi bir hisse benziyor. Her ne kadar benzese de değersiz bir anlamı yok dert olmasın diye. Ağlamıyorum da artık. Kabullendim birçok şeyi, her şeyi. Olsun dert olmasın, herkes üstüme gelmesin, ben suçlu, ben kötü.     Yoksa geçmiyor, üzmek istiyor, hayat bekliyor ama olsun da hep de kimseye dert olmasın diye. Geçiyor mu yoksa? Bilmem! Geçsin mi? Bilmem! Bildiğim düşüncelerimi de artık bilmiyorum. Bilinmezlikler arasında biliyormuşçasına geziniyorum sadece.     Toprağın yağmura aşık olması gibi tanıdık bir his sen misin sebebi? Evet, sanırım! İmkansız gibi bir mesele. Ama olsundu imkansızlar da imkansızdı. İmkanlar da sanırım. Ben kayboldum yeniden seni bulurum diye, seni düşünürüm diye. Ezberledim bütün köklerini, benim olabil diye.     Çizmek istedim her şeyi herkesi. Silmek istedim kötü hisleri düşünceleri. Belki de beceremedim, belki de becerirdim

i wanna heal i wanna feel

 bir klavyeymiş gibi basıyorum tuşlara hiç durmuyorum. sanki şarkı yazar gibi şarkı söyler gibi, yazdığım harfler sonrasında çıkan seslerin oluşturduğu notalar ile şarkı yazıyorum. bu şarkı sonsuza kadar evrende yankılanıcak. ortaya çıkan türü zaman zaman değişiklik göstericek, kimi zaman sert bir metal şarkısı iken kimi zaman seni başka dünyalara götüren jazz olacak. bu bana bağlı. hayatımdaki her sonucun bana bağlı olması gibi. çok saçma değil mi? hayat, sanki böyle marshmallow gibi. bilemedim. ne yapabilirim ki dinlemek dışında, okumak dışında. söylemek dışında. hiç.  i have become so numb what the hell waiting for? her şey bir şeyle başladı, zaman. her şey bir şeyle bitecek, zaman. baskı altında ayakkabılarının altında yürümekle geçecek zaman.  bir adım daha yaklaştığını sanacaksın ama imkansız. çünkü o bir şeyle başladı. ne olduğunu bilmiyorum. ne kadar çabalasan da fark etmez! çok soyut değil mi? olması gerektiği gibi. çok çabalarsın ama işin sonunda bu bir hiçtir. hiçbir şey kay

bir, iki, güzel.

 Görünür, duyulur, bulunur, sakinleşir. Yürünür, sevilir. Kaybolur bi gün, unutulur o gün. Olur, görülür, ölür. Sonlanır. Fark eder, değişilir, bilinir, büyür, akar. Durur, biter, gider, alır. Anlaşılır. Var, değer. Yal ve nız. İki hece söylemek belki bir, belki daha kısa saniye. Bir ve iki. İki sayı, iki birbirine yakın olduğu kadar da uzak sayı. Yeri gelir iki, bir olur yeri gelir bir, iki. Biri kendine eklersen iki elde edersin. Birini hiç kendine ekleyebilir misin? Biri kendine ekleyince bir olur mu hiç. Bilmem? Bir ve iki. İki kelime, söylemek belki bir belki daha kısa saniye. Oysa aralarına sonsuzluğu sığdırıyorlar. Bazen çok küçükmüş gibi geliyorlar bazen de evrenden daha büyük. Bir ve iki. İki varlık, tanımak belki bir belki daha kısa saniye. Gü ve zel. İki hece, söylemek... Biliyorsunuz! Sen ve ben. İki insan. Ben ve sen. İki varlık. Biz? Sonsuzluk? Seninle bir olmak. Paha biçilemez. Seni düşünmek, iki kelime belki bir belki daha kısa saniye. Za ve man. İki hece... Göreceli ol